Kapadokya Bölgesinde Bulunan Perlit NEDEN BU KADAR ÖNEMLİDİR. Neden ENGENLENİYOR…?
Kapadokya Bölgesinde bulunan perlit madeni yatakları diğer perlit maden yataklarından ayrılan en büyük özelliği oluşumu dom ve akma şeklinde oluşmasıdır. Volkanik bacalara yakın bulunması sebebi ile %98 saf perlitten oluşmasıdır. Fiziksel özelliği açık gri, soğanlı zararlı ve taneli olması ayrı bir avantaj sağlamaktadır.
Özellikle Göllü dağının Başöğürün tepesi ve Koyuncuönü Sr. oluşan perlit maden yatakları neden bu kadar önemli olması ışıl işlem sırasında perlit doğal zırh olarak kaplanarak genleşmesidir. Bu da perlitin genleşme sırasında oluşan doğal hava boşlukları ile hem ses hem de ısı yalıtımı yapmaktadır. Diğer perlitlere göre daha fazla dayanım sağlamakta olup bu işlemi hiçbir işlem yapmadan kendisi doğal kaplanmasıdır. Bu özelliği taşıyan Türkiye de, dünyada sadece Kapadokya bölgesinde bulunması ayrı bir önem kazandırmasıdır.
Kapadokya bölgesinde bulunan bu özel perlit ile savunma sanayide, uçak, uzay, otomotiv ve özel amaçlı yalıtım malzemelerin üretiminde kullanılmaktadır.
“BİR BİLİM İNSANI KUYUYA BİR OBSİDİYEN TAŞINI ATMIŞ, KUYUDAKİ BU OBSİDİYEN TAŞINI KUYUDAN BİN DELİ ÇIKARAMAMIŞ.”
1941 yılında emaye yapımı esnasında, Superior-Arizonada bir seramik teknisyeni tarafından olağan üstü genleşmesi ile bu perliti savunma sanayide, uçak, uzay ve yalıtım sektöründe kullanabileceğini tespit edilmiştir. Bunun üzerine 1949 yılında Amerika da "The Perlite Institü" kurularak bu yeni endüstri dalının gelişmesini hızlandırmak üzere organize edilmiştir.
Uyan Türkiye uyan, varsayımlar ile yazılan makale ile hayalle uyutulma.
Gelecekte nesillerimize düşün sonra çok geç kalınır.
Kapadokya bölgesinde bulunan bu perlitin kullanımını engellemek için bilinçli olarak iç ve dış güçleri yardımı ile obsidiyen ve göllü dağın tepesindeki kalıntıları bahane ederek bilinçli olarak bu perlitin maden yatakların bulunduğu alanların tamamı sit ilan edilmiştir. Obsidiyen arkeolojilerin bahsettiği kadar az bulunan bir maden değildir, aksine Türkiyede çoğu bölgelerde milyarlarca ton obsidiyen madeni bulunmaktadır. Obsidiyen madeni günümüzde ve tarihte önemli maden olmadığı gibi bu madeni işleten firmalarda yoktur. Obsidiyen doğan cam olması, parçalandığında şekil alması, doğal cam olması, kazı çalışmalarını taşınabilir bir obje olması ile tarihte bir şey kanıtlamak çok zor olması arkeolojilerin işine gelmektedir.
İstanbul Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü bu kazı çalışmaları sonucu obsidiyen bahane ederek obsidiyen kaynaklarını göstererek Türkiye de hiç obsidiyen yokmuş gibi Kapadokya bölgesinde bulunan Göllüdağı, Kayırlı, Kömürcü, Gösterli, Narlı Göl, Bozdağ, Bozköy ve Nenezi dağının bir bölümü birinci derece Arkeoloji sit ilan edilmiştir.
Oysa Obsidiyen yatakları bol miktarda Bolu (Gerede/Yağlar), Ezurum (Pasinler), Kars (Sarıkamış), Aksaray (Hasandağ), Bingöl, Nevşehir (Boğazköy, Tepeköy, Karacaören, Acigöl), Nemrut Dağı, Süphan Dağı, Tendürek Dağı, Muş, Bitlis, Van, Erzincan (Boztepe) Rize(İkizdere), Çankırı (Orta/ Sakaçlı) bölgeleri neden araştırılmıyor ve sit ilan edilmiyor.
İstanbul Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü özellikle Kapadokya Bölgesinde bulanan obsidiyenleri önem veriyor. Prof.Dr. Çiydem Nur ATLI tezleri ve makaleri örnek gösteriyorlar. Yapmış olduğu kazılarda kayıtta değer objeler bulunmamış. Kazılarda bulunan obsidiyen örnekleri Türkiyede Milyarlarda ton bulunmaktadır.
Araştırmalara göre, %70 Türkiyede perlit madeni bulunmakta, ancak özel yalıtım perliti, Tarım perliti, inşaat perliti ve döküm perliti kullanılan perlit Türkiye de dünyada çok az bulunmaktadır. Litvanya dan bir firma dünyada tarım perlit madeni bulamadığı için Nevşehir den bir perlit madeni satın alarak işletiyor. Bu az bulunan tarım, inşaat, döküm ve özel amaçlı perlit madeni sit ilan edilmesi sonucu tümü ile önü kapatılmıştır. Perlit madenine alternatif maden de yoktur, çünkü perlit madeni %100 insan sağlığına ve çevreye zararı olmayan bir madendir.
Diğer bir gerçek ise Türkiye jeotermal kaynakları bakımından zengin olması nedeni ile bu jeotermal kaynakları çoğunlukla Turizmde kullanılmasıdır. Jeotermal kaynaklar bakımında zengin olan ülkemizde en çok ihtiyaç olan bu sıcak suları topraksız tarım ısıtmada kullanarak dünyanın en büyük topraksız tarım ülkesi olmaya aday olmasıdır. Bilindiği üzere dünya hızlı bir şekilde küresel ısınmaya gidiyor olması. bunun sonucu verimsiz topraklar çoğalmakta olup, buna paralel olarak tatlı su kaynakları hızlı bir şekilde azalmaktadır. Dünya gittikçe kıtlıklığa gitmektedir, gelecek nesillerimize sıkıntı çekmemesi önemler alınması gerekir.
27 yıldan beri İstanbul Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Kapadokya bölgesinde yapımış oldukları kazı çalışmaları yerinde incelemesi gerekir. Kültür ve Turizm Bakanlığı bir heyet oluşturup bu bölgede yapılan kazı çalışmaları yerinde incelenmesi şarttır.
MTA, Bor madeninde olduğu gibi burada bulunan perlit madeni devlet tarafından kendisi işletmesi şart ve gereklidir. Bu özel perlit madeni ile Uzay, uçak, savunma sanayi , özel yalıtım malzemeleri üretiminde, inşaat ve tarım perliti gibi ihtiyaçın karşılaması gerekir. Çünkü Ege bölgesinde bulunan perlitlerin çoğunluğu Klasik Perlit.
İstanbul Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü çok değerli Arkeoloji bilim insanlarımız Kapadokya bölgesinde bulunan perlit madeni yatakların yanında bulunan çok değerli olarak gösterilen obsidiyen madeni birinci derece Arkeoloji sit ilan edilmesinden dolayı eleştiri yapılmasını engelemek, burada yapılan kazı çalışmalarını çok önemli gibi göstermek için, NESCO, Dünya Miras Alanı olarak ilan edilebilir. Türkiye çok seyleri kayıp ettiğini farkında değil, gelecek yılllarda bunu fark edecek ama iş işten geçecektir. Teknopark, otomobil, beyaz eşya, Uçak sanayi (TAI) bu özel perlit talebinde bulunmuş, İstemiş oldukları özel perlit olmadığı için bu talebi karşılanamamıştır.
İstanbul Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Hazırladığı Bu Rapora Göre Bu madenler NEDEN SİT İLAN EDİLMİYOR ;
Tarihte, en çok kullanılan Demir, Bazalt, Mermer, Kireç, Çakmak Taşı, Altın, Gümüş, Doğal taş, Alüminyum, Bakır ve benzeri madenler kaynakları İstanbul Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümün hazırlamış olduğu raporlara göre bu maden yatakların tamamı sit ilan etmesi gerekir.
Demir madeni, geçmişten bugüne kadar var olan medeniyetlerin, uygarlıkların ve teknolojinin oluşmasını sağlayan en büyük unsurlardan biridir diyebiliriz. Son maden çağı olan demir çağı, M.Ö 1800 – 1200 yılları arasında farklı yerlerde farklı zamanlarda başlamış ve yazının keşfi sonucu tarihi çağlara geçilmesiyle son bulmuştur. Tunç kadar pahalı ve zor bulunmadığı için kısa süre içerisinde kullanımı yaygınlaşmıştır. Zaman ilerledikçe, keşfedilen demir cevherleri ile demir hem en ucuz hem de en çok kullanılan maden olmuştur.
Mermer madeni, Eski Çağ’da Antik Mısır’da piramitlerden ve tapınaklardan Antik Yunanistan’da akropollere, Hititlerden Perslere; Ortaçağ’da Avrupa şatolarından Gotik katedrallere ve Selçuklulara; Yeniçağ’da Osmanlılardan Avrupa’ya; günümüzde ise tren istasyonlarından havaalanlarına, alışveriş merkezlerinden evlere kadar kullanım gösteren bir madendir.
Eski Çağ’da coğrafya ve bölge farklılığı gözetmeksizin yayılmıştır. Arkeolojik kazılar, Antik Mısır’da firavun mezarlarında ve piramitlerde mermer kullanımını göstermektedir. Anadolu topraklarında da Hititler mermer yataklarını işleterek mermeri kabartma ve heykel yapımında tercih etmişlerdir. Antik Yunanistan’da ve Roma’da da amfiler, arenalar, sanat eserlerinde de mermer tercih edilmiştir. Antik Anadolu’da hızla gelişen mermercilik bir sanat halini almış; Efes ve Bergama gibi kentlerde mermercilik okulları açılmıştır. Burada yetişen kişiler günümüze kadar varan eserler üretmişlerdir.
Ortaçağ ve Yeni Çağ’da mermer işleme teknikleri ve tasarımı artmış ve dünya üzerinde hemen her noktada kullanılmaya başlamıştır. Avrupa’da şatolardan, kiliselere kadar pek çok alanda kullanılan mermerler, Doğu Roma’da da tercih edilmiş, mermer ocaklarından murç ve çekiç kullanılarak çıkartılan mermerler el ile yontularak mimari’ de pek çok alanda kullanılmışlardır. Ayasofya’da beyaz mermerler günümüzdeki Marmara Adası’ndan, pembe mermerler bugünkü Afyonkarahisar’dan, yeşil somakiler Yunanistan’da Mora ve Teselya’dan, sarı mermerler ise bugünkü Cezayir’den getirtilmiştir.
Böylece yapı Doğu Roma döneminden, günümüze kadar tüm estetiğiyle gelmiştir. Selçuklular ve Osmanlılarda medrese, cami, saray, kervansaray ve hamam gibi yerlerde mermer kullanımına devam etmiştir. Osmanlı döneminde Marmara adası, Gebze, İzmit, İznik ve Bilecik gibi bölgelerde yer alan mermer ocaklarından başkent İstanbul’a mermer getirtilmiş, burada çeşitli alanlarda kullanılmıştır.
Niğde ili, Çiftlik ilçesinde yer alan milattan önce yaklaşık 8'inci yüzyılda geç Hitit dönemine ait uygarlık yaşadığı 2 bin 172 metre yüksekliğindeki Göllüdağ'ın zirvesinde yer alan Tabal Krallığı'nın kalıntılarının bulunduğu bölgede, Niğde Valisi Yılmaz Şimşek, Belediye Başkanı Emrah Özdemir, İl Kültür ve Turizm Müdürü Alper Lütfi Göncü, İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Ali Nebol, AK Parti İl Başkanı Ömer Kılıç incelemede bulundu.
Sayın valimiz ve yanında bulunan heyet gözlerin önünde bulunan perlit madeni fark etmemiş, bu perlit madeni bir Amerikan firması işletmek için 2002 yılında Göllüdağında faaliyet bulunmuş. Bu özel perlit madeni özel yalıtım malzemeleri üretiminde kullanılmak üzere. Sit ilan edilmesinden dolayı yarıda bırakılmış.
Göllüdağın tepesinde bulunan tarihi kalıntı volkanik bacaya çok yakın bulunması, Dom şeklinde oluşması, parlak olarak görülmesi tarihte ilgi çekmiş olunabilir. Bu bölgede altın madeni, taş ocağı, yada başka bir maden aranmış olunabilir. Bu bölgeden bulanan aslan heykeli dikkat incelediğinde perlit madeninden yapıldığı anlaşılacaktır, 1987 yılından beri bu bölgeyi incelemek ve araştırmak için yabancılar ziyaret etmişler.
Perlit madeni 1941 yılında nerede kullanacağı rastlantı sonuçu bulunmuştur. Tarihte pek önemi ve değeri olmayan bu perlit madeni, günümüzde aranan bir maden olmuştur. Bu neden Göllüdağında bu kalıntı tarihte önemli olmadığı için yarı da bırakılmıştır.